Özellikle 90larda sıkça karşımıza çıkan bir durumdu, kadın vokalli rock gruplarının varlığı. 2000lerle birlikte sayıca oldukça azalan bu gruplara şimdilerde ise pek sık rastlanmıyor.
The Cranberries, Garbage, No Doubt gibi efsane olmuş grupların yerinde yeller esiyor bugünlerde. Evanescence‘i de unutmamak lazım tabii. İşte o gruplar ve kısa öyküleri.
NIGHTWISH
Tarja Turunen‘in sesiyle hayat bulan Finlandiyalı rock grubu Nightwish, bugüne dek birçok sağlam şarkıya imza attı. Grubun en iyi şarkılarından biri hiç kuşku yok ki 2004 etiketli Wish I Had An Angel oldu. Ne yazık ki şarkının yayımlanmasından yaklaşıl bir yıl sonra, Tarja Turunen gruptan ayrıldı.
WIR SIND HELDEN
Birçok insana göre, grubun en iyi albümü 2005 yılında çıkan Von Hier An Blind oldu. Grubun solisti Judith Holofernes, ipek gibi sesiyle Almanca’nın kulağa kaba gelen o imajını yerle bir etti. Wir Sind Helden, 2012 yılında dağıldı.
GUANO APES
Sandra Nasic önderliğindeki grup pek çok başarılı çalışmaya imza atsa da, bir Alphaville efsanesi olan Big In Japan‘a yaptıkları cover, grubun popülaritesine en büyük katkıyı yapan çalışma oldu. Grup üyeleri, bir dönem dağıldıklarını açıkladıktan sonra 2011 yılında yeniden bir araya geldiler.
LACUNA COIL
İtalyan gotik metal grubu Lacuna Coil‘in sesi Cristina Scabbia. Grup hiçbir zaman uzun soluklu bir mola vermese de, yeni çalışmaları, eskilerini aratıyor.
SKUNK ANANSIE
Skunk Anansie, 90ların en enteresan gruplarından biri olmayı başardı. Uzun bir süre harıl harıl üreten grup, Skin‘in solo albüm hevesinden dolayı ara vermek zorunda kaldı. Yaklaşık on yıllık uzun bir aranın ardından yeniden müzikseverlerin karşısına çıkan grup, çok sıkı şarkılara imza atılmasına rağmen o eski enerjiyi yakalayamadı.
GARBAGE
İskoç müzisyen Shirley Manson‘ın parıl parıl parıldadığı Garbage, bugüne kadar şahane şarkılara imza attı. Doksanlı yıllar, Garbage’ın altın yıllarıydı. Soundtracklere kadar uzanan çalışmaları oldu. 1999’da bir James Bond filminde, The World Is Not Enough ile karşımıza çıktılar. Ancak 2000li yılların Garbage’a pek yaradığı söylenemez. Grup, doksanlı yıllardaki o şaşalı dönemlerinin ardından düşüşe geçti.
THE CARDIGANS
İsveçli The Cardigans, uzun bir süre hep The Cranberries‘le karıştırıldı. Grubun solisti Nina Persson‘ın ninni tadında bir yorumu vardı. Grubun birçok başarılı çalışması bulunsa da, My Favourite Game, öne çıkmayı sonuna kadar hak ediyor.
NO DOUBT
No Doubt denilince akla gelen ilk şey Don’t Speak desek yanlış olmaz herhalde. Gerçek bir başyapıt olan şarkı No Doubt’ın kalıcı olmasına yardımcı oldu. Solist Gwen Stefani ile basçı Tony Kanal arasındaki aşkı anlatan şarkıyı halen dinliyoruz. Grubun Hey Baby gibi artık daha pop hitleri olsa da, hiçbiri Don’t Speak kadar kalıcı olamadı. Zaten Gwen Stefani’nin solo kariyere odaklanması da, No Doubt grubunu tarihin tozlu sayfalarına doğru itti. Grup, 2012’de yeni bir albüm daha yaptı ancak beklentileri pek karşılayamadılar.
EVANESCENCE
2003’te, Fallen adında bir albüm düştü müzik piyasasına. Meteor etkisiyle hem de! 2000’de yayımladıkları demo albümlerinin ardından görücüye çıkardıkları ilk gerçek stüdyo albümleri Fallen oldu. Amy Lee‘nin olağanüstü yorumuyla hayat kattığı grup, Bring Me To Life şarkısı ile dünya çapında tanındı.
Ne yazık ki, Evanescence’ın kilit adamı olan gitarist Ben Moody‘nin gruptan ayrılmasıyla o başarılı günlerin sonuna gelindi.
THE CRANBERRIES
İrlandalı grup The Cranberries, özellikle solist Dolores O’Riordan‘ın karakteristik vokaliyle ön plana çıktı. Zombie gibi dünya çapında hit olan bir çalışmaya imza atan grup, Animal Instinct ile bu başarıyı perçinledi.
Sonraki yıllar ise The Cranberries için tatsız oldu. Depresyonla mücadele eden O’Riordan’a destek olmaya çalışırken müzikal anlamda üretkenliğini yitiren grup, duraklama sürecine girdi. Dolores O’Riordan, 2018’in hemen başında, henüz 46 yaşındayken aramızdan ayrıldı.