Önce Nesrin Sipahi, ardından Zeki Müren, Muazzez Ersoy, Hüner Coşkuner, Tarkan, Zakkum, Pamela... “Veda Busesi” isimli şarkıyı birçok değerli sanatçıdan dinledik. Bu şarkı; belki en gözde ve kalabalık sofralarımızın, belki de en yalnız hissettiğimiz anların içinde duyurdu kendini. Buruk veya büyük bir acı vermesine rağmen dinlemekten vazgeçmediğimiz bir Türk Sanat Müziği eseri.. Dinlerken niçin bu kadar derinden etkilendiğimiz, şarkının hikayesiyle daha iyi anlaşılıyor.
Şarkı aslında Orhan Seyfi Orhon‘un bir şiiri. Yusuf Nalkesen ise bestesiyle şiire müzikal anlamda can verdi… Şarkı 1970’de müzik piyasasına girdi. Asıl adı “Veda” olan şarkı, hep “Veda Busesi” olarak anıldı. 70’li yıllardan bu yana popülerliğini ve dinlenildiği andaki hüznü hiç kaybetmeyen şarkı, çoğu zaman büyüklerimizin mecburi ayrılık şarkısı oldu.
Hikaye, esasında tahmin edilen gibi değil…
Genellikle aşk şarkısı olduğunu düşünerek dinlediğimiz bu güzide şarkının hikayesi, esasında sanıldığı gibi değil.
Bir baba, günlerden bir gün; çok sevdiği kızının kapısını açarken biraz duraksıyor… Sessizce kapının kolunu aşağı indirip, kızının bugün daha iyi olması için dua ediyor. Gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşlüyor. O yüzden bütün işlerini iptal etmiş, akşama kadar onun yanında oturmayı planlamış durumda, kızını seyrediyor. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca yatağın üstüne eğiliyor ve kızını perişan bir halde görüyor.
Gözleri hemen yaşaran baba, kızının bu halini görmesini istemediği için usulca eğilip dudaklarını kızının alnına götürüyor. Öpmüyor; çünkü öpmek çok kısa bir an… Öylece durup, derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekiyor, doya doya… Kız eliyle babasının kolunu tutuyor, baba hala kızının alnında öylece duruyor. Biraz daha dursa, gözyaşları kızının yüzüne damlayacak, ağladığı anlaşılacak… Yatağın yanındaki sandalyeye oturuyor.
“Senden bir şey istiyorum baba…”
Kız o kadar bitkin düşmüş ki, çok kısık bir sesle, “babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum, günlerce çok ağlamıştın. Şu son anlarımda senden bir şey istiyorum… Ben öldükten sonra hiç ağlamayacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?” diyor. Baba imkansızı isteyen kızına uzun bakıp, ağlamaklı halini bastırarak başını hafifçe sallıyor. Kızın nefes alış verişi hızlanıyor… Birkaç saniye içinde ise kesilip, başı yana düşüyor.
Kızın cansız bedeni hala ateşler içinde! Buna rağmen baba, kızı üşümesin diye battaniyeyle sarıyor… Kızını sandalyeye oturtup, yere çöküyor, başını kızının kucağına koyup, hıçkırıklarla ağlamaya başlıyor.
Baba kim mi?
Şiirin sahibi, şair ve gazeteci Orhan Seyfi Orhon.
“Veda Busesi”, Türk sanat müziğinin şüphesiz en bilinen, en çok sevilen şarkılarından biri… Ve hikayesi de, insana, adeta o gün son günmüş gibi sevdiklerine sarılması gerektiğini hatırlatıyor.
Şiirin ve şarkının aslı ise şöyle…
Hani o bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrını takmayacaktım?
Alnına koyarken veda busemi / Yüzüne bu türlü bakmayacaktım?
Hani ey gözlerim bu son vedada / Yolunu kaybeden yolcunun dağda
Birini çağırmak için imdada / Yaktığı ateşi yakmayacaktım
Gelse de en acı sözler dilime / Uçacak sanırdım birkaç kelime…
Bir alev halinde düştün elime / Hani ey gözyaşım, akmayacaktın?