“Kendimi iyileştirmek için ruhuma şarkılar yazıyorum.”
Melek Mosso’yu bir kez dinlersiniz ve bir daha dinlemek istersiniz.
Sanki bir peri gelir “benim de canım acıyor, acıdı, bak bu şarkıyı yazdım, yine de gülebiliriz beraber” der…
Bir yol arkadaşı, bir dost gibi kolunuza girer.
Son yılların en iyi çıkış yapan, yazan, söyleyen ve şarkılara ruh katan vokali
Melek Mosso ile akustik kaydı aldığımız gün bir de kısa röportaj yaptık!
O gidenin gölgesi yetti mi, ya da duyup kaldı mı?
Yetti diyebilirim aslında, yetti evet..
Kendine sakladığın, pişsin diye beklediklerin, kıyamadığın dizeler var mı?
Evet var çünkü bir şekilde ertelediğin sözler oluyor. Bu sözler aslında zamanla kendi kendine şekil veriyor. Onun da zamanını bekliyorsun çünkü daha lezzetli, o zaman daha olmuş ve birikmiş olacak.
Kıyamamak da var mı?
Tabi ki kıyamıyorsun henüz değil. O kadar değerli ki…
Müzik kariyerinden “hayır artık olmuyor” deyip çok umutsuzluğa düştüğün bir an oldu mu?
Oldu tabi ki. Bu üç yılda bir muhakkak olur zaten. Kendini tekrar eder, ne yapıyorum ben, her şeyden vaz mı geçsem gibi bir dürtü. Hatta benim gibi depresif tiplere yılda bir kez gelir aslında. Ama gerçekten hiç kimse hiçbir şeyden anlamıyor deyip isyan ettiğim anlar çok olmuştur, vazgeçtiğim.
Sanki ağlasan bile yüzünde bir tebessüm kalırmış gibi. Bu doğuştan gelen bir durum mu yoksa müziğin iyileştirici gücü mü?
Kendini müzikle iyileştirmek gibi aslında. Çünkü ne zaman şarkı söylemeye başlasam, iyileşip yenileniyorum. Aslında o ilacım gibi bir şey. Şunu söyleyebilirim, kendimi iyileştirmek için ruhuma şarkılar yazıyorum. Kendi merhemimi, başkalarına merhem olsun diye paylaşıyorum.
Paylaştıkça güçlenen bir merhem değil mi?
Evet çünkü pek çok kişiye iyi geliyor.
Kediyi üzdü, seni de üzdü…
O kedi sen miydin yoksa gerçekten kedi miydi?
Evet aslında kediydi. Hani dediniz ya kıyamamak, o ilk önce şöyleydi:
“Kapıyı çarptın, şarabı döktün,
Ağzını bozdun Haşi’yi üzdün.”
Haşi de benim kedim…
Siyah olan mı?
Evet siyah olan?
Çok teşekkürler!