Biricik şair Cemal Süreya ile ilgili Aziz Nesin’in dediği üzerine ne söyleyeceğiz?
Üstat Aziz Nesin; Sartre ve Süreya için “dünyanın en küçük devletleri” tanımlamasını yapmıyor ve neden böyle tanımladığını soranlara da “ikisinin de bir devlet olabilecek kadar birikimi var” şeklinde yanıt veriyor…
Biz bugün; sevilen şairi anarken, bambaşka bir hikayesini yazıyoruz.
İkinci yeni şiirinin öncülerinden Cemal Süreya ile Türk şair, yazar, mütefekkir ve siyasetçi Sezai Karakoç; üniversitede sınıf arkadaşıydılar.
Türk edebiyatının en önemli iki isminin sınıflarında, güzeller güzeli bir kız vardı…
İki arkadaş da bu naif ve güzel kıza aşıklardı.
Sınıftayken bütün gün, ona yazdıkları dizeleri birbirlerine okurlardı.
Zamanla iki genç şairin; sınıf arkadaşlarına duydukları aşk kızıştı ve iki genç, “hangimizi tercih edecek” diye bir iddiaya tutuştular.
İddiaya göre, kaybeden taraf büyük bir bedel ödemeye razı oldu.
Bu bedel, ikisine de bedensel ve fiziksel bir zararı dokunmayacak bir bedel olmalıydı.
Ancak ömür boyu üzerlerinde kalacak bir bedel!
Tam adı: Cemalettin Süreyya Seber
İddiayı Cemal Süreyya kazanır ve kızla beraber olabilirse; Sezai Karakoç’un ismi Sezai Karkoç olarak değişecekti. Kızla Sezai Karakoç beraber olabilirse de; Cemal Süreyya’nın ismi, Cemal Süreya olarak değişecekti.
Anlaşılacağı üzere, iddiayı Karakoç kazandı ve Cemal Süreyya; o günden sonra Cemal Süreya oldu.
“İstanbul’da bir duvar duvarda bir kilise
Sen çırılçıplak elma yiyorsun
Denizin ortasına kadar elma yiyorsun
Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun
Bir yanda esaslı kederler içinde gençliğimiz
Bir yanda Sirkeci’nin tren dolu kadınları
Adettir sadece ağızlarını öptürürler
Ayaküstü işlerini görmek yerine
Adımın bir harfini atıyorum.“
Cemal Süreya, Elma Şiiri
Bir diğer rivayet ise…
“Annem Mülkiye’de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş!”
Aşık olunan Akkaya’nın kızı
Anlatılanların haricinde aslında bu aşkın hiç ortaya çıkmadığı ve sınıf arkadaşlarına aşık olan bu iki büyük şairin de platoniklikten kurtulamadıkları da bir başka rivayet…
Bilinmesinde fayda var: Cemal Süreya’nın adına sebep olan kızın adı Muazzez Akkayaydı.
Ve Sezai Karakoç’un meşhur Mona Roza şiiri; Akkaya’ya yazılmıştı…
Edebi kişiliğiyle, ruha dokunan şiirleriyle ve adı dahil tüm hayatına tesir etmiş aşklarıyla hatırladığımız Cemal Süreya’yı saygıyla anıyoruz.
Siyah güllerle ve ak güllerle…
“Ah, beni vursunlar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları,
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar, su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa!
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler…”
Sezai Karakoç, Mona Roza Şiiri