1969 yılında Çorum’da dünyaya geldi Ertürk Akşun. Trakya Üniversitesinde Fizik okudu, lakin yazmaktan kendini bir türlü alıkoyamadı. Edebiyattan hiç kopamadı. İyi ki de kopmadı! Yaşama ve okurlarına kazandırdığı 6 güzel eserden bir tanesi, derinlemesine bir aşk hikayesi; karşınızda “Ve Kızın Adı Gece.”
Yazar, ilk kitabını 40’lı yaşlarda yazdı; biyografik anlatı roman tarzında olan bu kitap Ateş ismiyle kitapçı raflarında, sonrasında 1920’li yıllarda Beyaz Rusların İstanbul’a kaçışını anlatan bir tarihi roman denebilecek Agafya kitabı çıktı… Ertürk Akşun, okumayı seviyor ve okuyarak para kazanıyor; bu da onu mutlu ediyor. Şimdilerde ise genel yayın yönetmenliği de yapıyor.
Kızın adı Gece, ve ötesi!
12 Eylül’ün yaralarının henüz çok taze olduğu 90’lı yıllar… Faili meçhullerin, kayıpların, gözaltıların olağan hale geldiği bir dönem… Böyle bir dönemde hayata tutunmaya çalışan içi gençlik ateşiyle, yaşama tutkusuyla ve aşkla dolu bir adam…
Romanda anlatılan tüm hikayelerde siz de varsınız sanki, betimlemeler öylesine belirgin ve hisler öyle yoğun ki… Kimi zaman bir deniz kenarında, kimi zamansa bir evde buluyorsunuz kendinizi. Sonunu merakla beklediğiniz “Gece kızın” hikayesinin nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz. Birey-toplum ilişkisi ve birey-birey ilişkisini seyrediyoruz.
“Ölmeye değecek bir hayatınız, uğruna ölünecek insanlarınız olsun” diye açıveriyoruz ilk sayfayı. Ve 272 sayfadan oluşan bu kitap, bir solukta okunuyor.