Tennessee Williams, 1954 yılında İstanbul’a geldi. Bu bir şekilde Ara Güler’in kulağına gitti ve ne yapıp ne edip, Williams’ı bulmaya karar verdi. Adamın bir hamama gittiğini duydu ve hemen fotoğraf makinesiyle o hamama gitti. Oraya geldiğinde Williams, gerçekten belinde bir havluya sarılı bir şekilde oradaydı.
Ara Bey, adamın karşısına fotoğraf makinesiyle geçti ve hemen orada onu fotoğrafladı. Adamın yüzünde şaşkın bir ifade tabii: bir fotoğrafçının onu hamamda bulmasının şaşkınlığı!
16 Ağustos 1928’de dünyaya gelen Ara Güler, aynı zamanda İstanbul’un Gözü olarak da bilinen, dünyaca tanınmış bir Türk foto muhabiriydi. Getronagan Ermeni Lisesi’nde okudu. Babası eczacıdır fakat sanat dünyasında da birçok arkadaşı vardı. Güler, bu insanlarla iletişime geçti ve Güler’e ışık tutup ilham kaynağı oldular. Böylece film stüdyolarında çalıştı. Muhsin Ertuğrul başkanlığında drama kurslarına katıldı. Daha sonrasında gazeteciliğe ilgi duyup bu alanda yöneldi ve sinemaya veda etti. 1950’de bir foto muhabiri olarak bir Türk gazetesi olan Yeni İstanbul‘da kendini geliştirmeye başladı. Aynı dönemde İstanbul Üniversitesinde ekonomi okudu.
1958 yılında Zaman-Yaşam Bir Amerikan yayını Türkiye şubesini açtı, Ara Güler ise ilk muhabiri oldu. Kısa süre sonra Stern, Paris Maçı ve Sunday Times, Londra gibi diğer uluslararası dergilerle çalıştı. 1961’de Hayat dergisinde baş fotoğrafçı oldu.
Bu dönemde, Magnum Photos’a katılmak üzere onu işe alan Marc Riboud ve Henri Cartier-Bresson ile tanıştı. Ara, 1961 İngiliz Fotoğraf Yıllığı‘nda sunuldu.
Aynı yıl, Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği, onu bu organizasyonun üyesi olan ilk Türk fotoğrafçı yaptı.
1960’lı yıllarda Güler’in eserleri, dikkat çekici yazarlar tarafından kitaplarda örnekleme olarak kullanılmaya başlandı. Dünyadaki çeşitli sergilerde gösterildi. 1968’de ise eserleri, New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde Ten Renkli Fotoğraf Ustaları adlı bir gösteride sergilendi. İki yıl sonra, ilk fotoğraf albümünü yayınlandı.
“Hayat dediğin küçük adamların hikayesidir.”
Fotoğrafçılık felsefesi, fotoğraftaki insanların varlığına büyük önem vermesi ve kendisini görsel bir tarihçi olarak görmesiydi… Ona göre fotoğraf, insanlara acılarının ve yaşamlarının hatırasını hatırlatmalıydı. Sanatın yalan söyleyebileceğini düşünüyordu; oysa fotoğrafçılık sadece gerçeği yansıtıyordu.
“Ben yaşayan adamın fotoğrafını çekerim. Manzara çekmem, manzara fotoğraf değildir. Manzara, bir şeyin yeniden kaydıdır. Yenilik değildir. Bir insanın bir anının yakalanması o zaman değer taşır benim için. Ben insanlı yaşayan fotoğraf çeken adamım.Boşluk beni ilgilendirmiyor.”
Yıllarca dünyaca ünlü isimlerin fotoğraflarını da çeken Ara Güler, 17 Ekim 2018’de hayata veda etse de; anları yakalaması sayesinde her anımızda var olmaya devam ediyor.
İşte o tarihi fotoğraflardan sadece birkaçı…
“Fotoğraf sanattan çok; tarihtir!”
Ara Güler