Kitaplar hayatımızın en büyük yapı taşlarından biri. Kitaplara dokunmak, onların kokusunu içimize çekmek ayrı bir haz verir muhakkak… Her sayfasında ayrı olay ve durum ile karşı karşıya kalırız, bambaşka bir hayat yaşarız adeta. Bazen de hayatımıza eviririz içindeki olayları… Okudukça içimizi ısıtan, tüylerimizi diken diken edecek olan kitaplar, baş ucumuzdan ayrılmazlar. Kelime dağarcığımızı ve konuşmamızı geliştirir, bilgimizi arttırır ve hayal gücümüzü genişletir. Kahvemizi, çayımızı yudumlarken bize eşlik ederler. İşte ilginizi çekebilecek ve tüylerinizi diken diken edecek bir roman daha: Stephen King‘in gerilim dolu eseri “O“!
Amerikalı hikaye ve roman yazarı Stephen King’in elbette ki bütün eserleri çok kıymetli… Kitaplarının çoğunun Türkçe’ye çevrilmesi de bizim için çok büyük bir avantaj! Bununla birlikte pek çok kitabı da beyaz perdeye uyarlandı. Fakat biz yine de, “O” kitabını tek geçiyoruz!
“Korku doğurgandı. Yavrusu da gazaptı korkunun. Ve gazap, intikam alınmasını isterdi.”
O (It) ne anlatıyor?
1986’da yayımlanan ve King‘in ölümsüz eseri olan “O”, dünya edebiyatının korku ve gerilim türünde en önemli eserlerden bir tanesi. King’in 7 farklı karakteri anlattığı muazzam bir gerilim romanı! Bini aşkın sayfası ile aslında bizleri bir çok maceranın beklediğini anlayabiliyoruz. İki ayrı zaman dilimini kapsayan roman, 14 bölümden oluşuyor ve her bölümde birbirinden esrarengiz olaylar bulunuyor.
O (It) isimli kitap, küçük bir kasabada yaşanan olayları konu ediniyor… ABD’nin bir kasabasında kanalizasyon mazgallarının altında dev ve korkunç bir yaratığın barındığı anlatılıyor! Kısa zamanda gündem haline gelen bu yaratı, kasabada yaşayanların kabusu haline geliyor… Çocukluklarını çok yakın arkadaş grubu olarak Derry’de geçiren yedi insanın hayatında da derin izler bırakıyor. Kitapta olaylar, vaktiyle kendilerine “Kaybedenler Kulübü” adını veren bu kişilerin, çocukluk ve yetişkinlik dönemleri olmak üzere iki ayrı zamandan oluşuyor.
“Bazen işler kötüye gidip sonra düzelmez.
Bazen işler kötüye gider, sonra daha da kötüye gider ve her şey mahvolana kadar bu böyle devam eder.”
Film gibi bir hikaye…
Farklı özellik ve davranışlarından ötürü kasabadaki diğerleri tarafından dışlanan 10-12 yaş aralığındaki yedi çocuk, ortak sosyal sorunlarından dolayı birbirleriyle yakınlık kurmaya başlıyor. Çocukların ortak sayılabilecek özelliklerinden biri de hepsinin korkulu rüyası haline gelen korkunç kanalizasyon yaratığı oluyor. İnsanların korkularından beslenen bu yaratık, çocukların karşısına en sevdikleri tip olan palyaço şeklinde çıkıyor.
Kaybedenler Kulübü üyeleri, büyüyüp yaş aldıktan sonra kasabadan ayrılarak kendilerine farklı yerlerde yeni hayatlar kuruyorlar. Zamanla unuttuklarını zannettikleri korkunç palyaço olan yaratık, 27 yıl aradan sonra yeniden onların rüyalarına girmeye ve hayatlarını alt üst etmeye başlıyor…. Bunun üzerine tekrar birbirlerine ulaşan ve toplanan kadro, kasabaya dönüp korkularını alt etmeye karar veriyor.
“Haberin haber değeri taşıması için olay kadar, nerede olduğu da önemlidir. Bu yüzden Los Angles’taki depremde on iki kişi öldüğünde manşet olur…
Ama Ortadoğu’da üç bin kişi öldüğünde kimse yazmaz.”
Bir çok hissin bir arada yaşandığı bu kitap, biraz uzun soluklu olsa da vaktimizi ayırdığımıza değecek. Çok farklı dünyalarda çok farklı hislere kapılacaksınız. İlk başlarda kitabın sayfasını açmaya korkarken kitabın sonuna yaklaştıkça “nasıl biter” diyeceksiniz!
Keyifli okumalar…