Boyalı Kuş, Polonya asıllı yazar Jerzy Kosinski’nin ilk ve en ünlü eseri. Yazar Kosinski, 2. Dünya Savaşı sırasında evinden ayrılmak zorunda kalmış, Nazi işgalinde Doğu Avrupa’da çeşitli köylerde ırgatlık, hayvan bakıcılığı ve çiftçilik yaparak hayatta kalma mücadelesi vermiş biri… 9 yaşında köylülerle yapılan bir çatışmada konuşma yeteneğini yitiren Kosinski, 5 yılı aşkın bir süre hiç konuşamadıktan sonra tatilde geçirdiği kayak kazası sonrası konuşma yeteneğini yeniden elde etmiş. Yani kendisi de en az kitabındaki çocuk kadar acılarla dolu bir hayata sahip…
Bir Film Bir Kitap köşesini kaleme alan ve Boyalı Kuş’un anlatıcısı, Cansu Özer.
Bir kitap olarak, Boyalı Kuş ve savaşın acımasız yüzü.
Kitap 1939 sonbaharı, 2. Dünya Savaşı’nın ilk haftalarında Doğu Avrupa’da başlıyor. Bir ailenin 6 yaşındaki oğlan çocuklarını doğuya gitmekte olan bir adama ciddi miktarda para vererek oralarda yanında kalabilecek bir aile bulması için ikna etmesiyle başlar. Baş karakterimiz olan 6 yaşındaki “çocuk” –ismini hiçbir zaman öğrenemiyoruz– savaşın meydana getirdiği kargaşa ve işgallerde oradan oraya savrulacak, esmer teni, koyu saçları ve gözleri sebebiyle “çingene” sanılıp batıl inançlar ve şiddetle sınanacaktır.
Çocuğun gezdiği yerler Doğu Avrupa’nın yüzyıllardan beri ihmal edilmiş köyleri. Bu köylerin ortak noktası insanlarının yoksullukla hayvanlaşması ve sınır tanımayan batıl inançları. Kitap çoğu yerde metafiziksel inançlar ve şiddetle buluşuyor, savaşın acımasızlığını ve insanların karanlık tarafını yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Kitabın bazı sayfaları okuyucuyu fazlaca zorlayacak sahnelere sahip, hatta yer yer mide bulandırıcı olabiliyor ama yazar şiddeti bir çocuk bakış açısıyla anlatmakta çok başarılı.
Komünizm propagandası iddiası ile yıllarca yasaklandı…
Eleştirmenler tarafından çokça tartışma konusu olan kitap, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yıllarca yasaklı kitaplar listesinde yer almasına karşın 31 dile çevrilmiş ve milyonlarca okura ulaşmıştır.
Boyalı Kuş okuyucuyu fazlasıyla zorlayan bir eser, çok sert noktalara değiniyor. Okumadan önce bunu göze almak lazım.
“Boyalı Kuş” ne demek?
Boyalı Kuş Metaforu; bir kuşun renkli boyalarla boyanıp, sürüsünün arasına salınmasından sonra sürüsü tarafından dışlanması hatta acımasız bir saldırıyla öldürülmesini anlatır. Boyalı kuş ne kadar kendini sürüsüne ait olduğunu kanıtlamaya çalışsa da bu beyhude bir çabadır. Farklı olmanın cezası her zaman sabittir. Mavi gözlü ve sarı saçlı köylüler tarafından kara saçları ve gözleri sebebiyle dışlanan karakterimiz gibi.
“İnsan kendi savaşını taşır hep içinde. Kendi adaletini kendisi yerine getirirken de kazanan ya da kaybeden yine kendisidir.”
Bir film olarak, Boyalı Kuş ve “çocuğun” gözleri.
Kitabımız, 2019 yılında Çek yönetmen Václav Marhoul tarafından sinemaya uyarlandı. Yaklaşık 3 saat gibi uzun bir süresi olmasına rağmen sinematografisiyle, oyunculuklarıyla ve siyah-beyaz yapısıyla film adeta bir görsel şölen. 9 bölümden oluşan yapım, her bölümde ayrı bir yıkımı anlatıyor. Başroldeki Petr Kotlar için ayrı bir parantez açmak lazım. Küçük yaşına rağmen devleşiyor resmen filmde.
Film daha çok kitabı okuyanlara yönelik çekilmiş havası veriyor. Çünkü böylesine trajik ve sarsıcı olan hikaye olabilecek en az diyalog ve müzikle anlatılıyor. Her şeye “çocuğun” gözünden tanık oluyoruz. Onun bakış açısından dışarı çıkmadan yaşananları takip ediyoruz. Zaten filmi bu kadar başarılı kılan da bu.
Boyalı Kuş herkese önerilebilecek bir film değil… Hatta tekrar izlemek bile mümkün olmayabilir. Yine de mutlaka okumaya değer bir kitap, izleyeni uzun bir süre sarsacak cinsten bir film!