Ağustos ayı; şiiri seven insanlar için ayrı seviliyor belli ki, dizelerin kalplerde kurduğu bağın etkisi sanırım.… Ağustos ayı’nı ele aldığımızda kimler geçmiş dünyamızdan! 1926’da Can Yücel, 27’si Turgut Uyar, 28’i ise Edip Cansever … Tanrı özellikle oluşturmuş bu sıralamayı. Can Baba’ya seferi gidiş dönüş biletlerini, Ağustos’a kesmiş. 21 Ağustos 1926 ölüm yıldönümü… Dünyamızdan geçen Can Yücel, isyankar, muhalif , asi duruşuyla, sevince ise çocuk masumiyetinde oluşuyla geçip gidişinin 19. yılı…
İlk şiir 10 yaşında Mozart ve Beethoven plaklarından dizelerine zerk ettiğinde, daha sabi iken, en güzel, en saf zaman olan çocuk iken… Çocukluğunun ne önemi var aslında, yetişkin olsa dahi sevince çocuk olur Can Yücel. Ve serper çocuğu, çocukluğu masumiyetindeki dizelerine…
“Yine Ağustos geldi, yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor, yine bademler çatladı, yine çırçır böcekleri caz yapıyor, yediveren limon salkım salkım, Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yine… Hani vasiyet etmiştin ya ona “yerli tohum bankası kurun” diye… Sözünü unutmamış… Muhtar yine seni anlatıp duruyor; yaşadığımız yeri görmek için insanlar akın akın evimize geliyor. Hasan geldi, Güzel ve Su geldiler, bir sen yoksun…”
Güler Yücel, Can’sız geçen günleri için böyle yazıyordu…
“…
Çocukken kaçırdığım uçurtma dönsün gelsin,
Hele çarpsın bu çerçi yükü şehirlere
…”
“…tutar çocuklara masal anlatırım
Ben de bir işe yararım elbet
Değil mi ya ben de insanım
…”
“…
Cıvıl cıvıldı gözleri
Yeni dağılmış bir ilkokul gibi
…”
“…
Bi de bi gün baktım gökyüzüne bir bayram gecesi
Bi kestane fişeği açmıştı yedi rengimden
Yağıyorum çocukların üstüne
…”
“Her işin
başında sevgi”, “Sevgi bir uğraştır” der…
“Kavlim benim dostluk üstüneydi
Sevgi üstüne sevinç üstüne”
Eleştirel dile getirir, farkındalık yaratır, özgür olmayı, sorgulamayı ve düşünmeyi hissettirir; Aborijin öğretisinde olduğu gibi . Can’ın canı özgürlük çeker, Can, “İlle de özgürlük” der.
“Kuzu gibi olun diyorlar
Büyüyüp ortaya çıkınca
Koyun gibi gütmek için sizi”
“…
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt Meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe, mutluluğa doğru
Her işin başında Sevgi diyor
…”
Ve Güler, sevdiceği! kadını…
“…
Yaşamak düğünse, sen orda gelindin
Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim”
Can’sız bir ağustosta, Güler Yücel de karşılık verir:
“Yine Ağustos geldi, yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor, yine bademler çatladı, yine çırçır böcekleri caz yapıyor, yediveren limon salkım salkım, Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yine… Hani vasiyet etmiştin ya ona “Yerli tohum bankası kurun” diye… Sözünü unutmamış… Muhtar yine seni anlatıp duruyor; yaşadığımız yeri görmek için insanlar akın akın evimize geliyor. Hasan geldi, Güzel ve Su geldiler, bir sen yoksun…”
***
Bir şair düşünün; şiirlerdeki sivri dilin ötesine geçen hicvi,başkaldırısı, sevginin ve aşk’ın anlam karşılığı ile Can Baba, her zaman bizim ile…
Şiir ile yad ediyoruz…
Can Yücel – Buluşmak Üzere
diyelim yağmura tutuldun bir gün
bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
öbür yanda güneş kendi keyfinde
ne de olsa yaz yağmuru
pırıl pırıl düşüyor damlalar
eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
dar attın kendini karşı evin sundurmasına
işte o evin kapısında bulacaksın beni
diyelim için çekti bir sabah vakti
erkenceden denize gireyim dedin
kulaç attıkça sen
patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
ege denizi bu efendi deniz
seslenmiyor
derken bi de dibe dalayım diyorsun
içine doğdu belki de
işte çil çil koşuşan balıklar
lapinalar gümüşler var ya
eylim eylim salınan yosunlar
onların arasında bulacaksın beni
diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
çakmak çakmak gözleri
meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
herkes orda sen de ordasın
herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
özgürlüğe mutluluğa doğru
her işin başında sevgi diyor
gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
bi de başını çeviriyorsun ki
yanında ben varım…