Oyuncu, Yönetmen, Senarist ‘Tahsin’: Deniz Celiloğlu

gamzeerinc
Deniz Celiloğlu ile Son Çıkış filmine, sinemaya ve hayata dair harika bir sohbet gerçekleştirdik. Oyunculuktan, yönetmenliğe, senaryoya ve en çok filmde canlandırdığı Tahsin karakterine dair yaptığımız röportaj çok keyifli geçti, iyi okumalar…
deniz-celiloglu
Son Çıkış filmi bir çok anlamda yaşadığımız hayata derin bir sorgu niteliğinde.. Sizce izleyiciler neler bulacak filmde ve sizdeki etkisi nasıl oldu?

Bir şeyleri sorgulamaya götürüyor izleyiciyi ve herkes hazırmış buna. Rami’nin ya da senaryonun başarısı aslında yaşadığımız toplumun neye hazır olduğunu, nerelerde kaygı taşıdığını bilmek. Benim için de böyle oldu ve daha derin, yoğun bir süreç yaşadım. Bu film benim hayatımı değiştirdi diyebilirim. Derler ya bir film izledim ve hayatım değişti diye. Bir filmde oynadım ve hayatım değişti. Beni götürdüğü sorgulama ben herkesin yaşayacağı bu durumu çok şanslı biri olarak en ön sıradanizlemşl ve  yaşamış oldum bu film sayesinde. O da beni çok başka yerlere götürdü filmden sonra.

Senaryoyu okuduktan ve çekimler bittiğinde, filmi izlerken nasıl aşamalar yaşandı sizin açınızdan?

İki aşamalı oldu. Birincisi senaryo bittiğinde henüz sete çıkmamışken, çalışırken ve kurgularken yani o rolü anlamışken sahneleri tek tek kavramışken.. Bir de setten sonra izleme süreci. Setteyken yaşadığınız farkındalıkla birbirine çok paralel. Fakat oyunculuktan daha fazlasına ihtiyacım oldu bu rolü oynarken. Şimdiye kadarki oyunculuk teknikleri, bir rolü çıkarmak için üç aşağı beş yukarı yaptığınız ve ortaya çıkardıklarım bu kez yeterli değildi. Ama daha güzel olan; oynamamam gerektiği ve karakteri ele alış biçimine biraz farklı bakmam gerektiğini gördüm, zaten karakter bunu istedi. Elbette bunu ben çıkarmış oldum çünkü Tahsin’de kendime dair çok şey buldum. Bir de başıma Kanıt dizisinde başıma gelmişti bu durum. Fırlama, garip bir çocuktu. Burada farklı bir yaklaşım gerekti, bu da dönüp kendine bakmaktı. Tahsin’i kendi içinde aramak. Ramin de çok depresif bir film olmasını istemiyordu. Karakter ağır bir sorgudan sonra kendi içinde dönsün ve patlamalar yaşasın da değil . Hem o kadar derin olmayacak, hem de gündelik ve doğal olacak.  Bu aslında sıradan demek de değil. Gündelik duracak ve hepimizin bu beyaz yakalı, belirli bir sosyo kültürele sahip bir mimardan bir şeyler bulabilmesi çok önemli.

Özgür bir alan yaratıldı diyebilir miyiz?

ramin matinEvet böyle bir alan oluştu. Mükemmeliyetçi bir tavır içine girebiliyorsunuz bir oyuncu olarak gereksiz yönlerde kaybolduğum anlar olabiliyor. Ancak bu filmde yönetmen işi olan ve yaratım aşamasının onun gözünde tamamlandığını çok net biçimde farkına vardım. Yönetmenin gözünde zaten iş bitmiş, kadraj  için alacağını alıyorsa zaten kurgu vb. süreçlerde o iş bitiyor.  Büyük bir tokat oldu bu durum. Ayrıca tiyatrodan çok farklı olduğunu da söyleyebilirim. Kesintisiz olmaması, tiyatronun getirdiği ruh hali, işçilik çok farklı.

Değişim sürecinde yönetmene mi bağlıyorsunuz bu durumu yoksa oyunculuk kariyerinizde geldiğiniz noktaya mı?

Böyle düşünseniz bile neden benim karşıma böyle senaryolar gelmiyor, yok bununla alakası yok diyecek insanlara da şöyle bir cevabım olur:Daha siz onlarla bir araya gelebilecek döneme gelmemişsiniz derim. Bu bir süreç çünkü.. Doğru insan, doğru proje orda duruyor ama aralarda daha bir dünya bir sürü orman var. Yani hemen olmayacak o şey. Zaten bir süre sonra kendiliğinden gerçek projeler çıkmaya başladı karşıma.  Her projede mutlu olarak çalışmıyoruz zaten bunu hiç bir oyuncu söyleyemez. Ama o da sizin seçtiğiniz yolla da alakalı. Bir süreden sonra sizi mutlu etmeye başlayan işler karşınıza çıkmaya başlıyor. Demek ki, doğru  bir yerde, doğru bir sapaktan sapmışım ben.  Bir yol seçmişim eğer onun farkında olmadan daha önceki yolu devam ettirmiş olmasaydım, çok mutsuz olabilirdim. Hala çok mutsuz olduğunu gördüğüm fakat neden mutsuz olduğunu anlamayan çok arkadaşım var. Söyleseniz de yok işte…

Neden mutsuz olduğunu bilirsen nasıl mutlu olacağına ulaşırsın diyebilir miyiz? Yani ne istediğini bilirsen…

Evet sanırım böyle. Ama şu da var, bu diziler bizi bitiriyor, deyip onu yapmaya devam ediyor. O yüzden bunun da bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Çünkü önce bir kaşıntı başlıyor. Aynı bir rahatsızlıktan ötürü doktora gitmek gibi. Başta çok önemsemiyorsun sonra bir doktora gideyim diyorsun. Gidip derdini anlatıyorsun…

“Son Çıkış” filminde başlangıcın neresinde olduğunu da sorguluyor insan. Başlangıca dönebilir miyiz?

Yok dönemeyiz, çok zor artık…

Filmdeki bar sahnesinde Siren’in anlattığı hayat aslında kadın kimliğinin önüne geçiyor. Ve Tahsin bu hayattan etkileniyor. Siz hangi hayatlardan etkileniyorsunuz?

son çıkışÇok tehlikeli bir soru bu:)Tahsincesine etkilenmiyorum. Biz de Çağla’yla bunu tartışıyorduk. Aslında insanların kendi yeteneklerine ve isteklerine göre şekillenmesi. Eğitimin, akademilerin insanın kendi yaşam ve kariyerse bunun adı kkariyer..Biraz daha kendi kontrolümüzde olan bir hayata ihtiyacımız var. Çünkü artık bizlerin hayatı giderek kendi kontrolümüzden çıkmaya başlıyor. Bu da seçtiğiniz meslekler, birey olarak toplum içinde aldığınız tavırlar ve bunun gibi bir çok şeyle çok alakalı durumlar. Ben böyle bağımsız bir hayatı yaşamak istiyorum. Kolektif işler yapmamak, kendi işini yapmaktan söz etmiyorum. Statükonun biraz daha dışına çıkmak özde. Zaten statükonun dışına çıktığınızda başta bocalıyorsunuz, oryantasyon kaygını alıyorsun. Sonra kendin gibileri bulup birlikte bir şeyler yapmaya başlıyorsunuz.

Filmdeki aksiyon sahneleri ve koşma sahneleri şimdiye kadar en yüksek performans sergilediğiniz yapım. Nasıldı bu yönden baktığınızda böyle bir filmde yer almak?

son cikisEvet doğru. Daha hızlı gerçekleştiği için bazı detaylara çok kafanızı takmamanızı sağlıyor. Gerilla tarzı ve daha antremanlı bir performans gerektirmiyor. Sette kaldıkça açılan ve sette harcanan zaman daha az olduğunda kendini ifade edebilen iki tarz oyuncu var. Ben bunlardan ilk tarza daha yakınım. Benim için ilk performans çok sezgisel oluyor. Onun için bu benim için bu anlamda harika bir deneyimdi. Zor oldu biraz çünkü kondisyonlu biri değilim. Üstelik çok sıcaktı..Araba içindeki çekimlerden birini yaptığımızda Temmuz ayının en sıcak günlerinden biriydi. Sahne alınırken camlar açılıyor terler siliniyor. Arabaya bindiğimizde saçlar kupkuru sonrasında saçlar ıslanmış..Oldukça zorlandık…

Tiyatroya devam ettiğinizi biliyoruz…Sinema ve tiyatroyu karşılaştırmaktan ziyade Son Çıkış’la birlikte sinemaya bakışınız değişti mi?

Sinemanın içinde bir sonsuzluk var. Kameranın görebildiği, tiyatrodan biraz daha fazla büyülemeye başladı beni. Sınırsıza yakın bir evren, tiyatro öyle değil. Kurgu, kamera ve kameraya her yere götürebilirsiniz. Filmi izledikten sonra kendimi aşmak gibi bir kımıldama başladı diyebilirim bu anlamda.

Film gitmek isteyen herkese güzel de bir tokat atıyor. Aslında gerçekleştiremeyeceğimiz hayallere mi inanıyoruz?

Geçen gün yaptığımız bir röportajda tam da bunun üzerine çok güzel bir şey söyledik. Bunu her yerde ben de söylüyorumi Hayal değil aslında fantezi çünkü hayalin bir gerçekleşme potansiyeli, hazırlığı bir ön aşaması oluyor. Bunlar ise fanteziler…Yani  Tahsin’in yürüdüğü yol aslında bir fantezi peşinden koşmak. Hayal  olsa biraz daha ayakları yere basabilir, daha iyi bir stratejiyle yola çıkabilir.

Bir senaryo teklifi alıp kabul ettiğinizde nasıl bir hazırlık aşaması yaşıyorsunuz ve Ramin Matin’le çalışırken nasıl deneyimler yaşadınız?

Son Cikis Aslında bu yönetmen güdümlü bir şey. Çünkü yönetmen sizibir şeye hazırlamaya çalışıyor ve iki zihnin olabileceği en birbirine geçmiş halini yaşıyorsunuz. Önce yönetmenin ne istediğine, senaryonun nasıl olduğuna ve rolüme boş bir zihinle gitmeye çalışıyorum. Bu şekilde gittiğinizde yönetmenin istediği doğrultuda doldurabiliyorsunuz. Çünkü ben aklımda bir şeylerle gidersem işin içinden çıkamayız. Ki bu tavrın dışındaki  egolardan ve bakış açısından kurtulmak gerek. Oyuncu olarak size verilen bir oyun alanında yönetmenin verdiği donelerle orada istediğiniz gibi oynayabilirsiniz. Ya hocam işte buraya iki dozer kum getirelim demek çık yanlış. Size verilenlerle yol almak gerekiyor. Ramin karakterin bizim görmediğimiz yanlarını bana iyi kavratmaya çalıştı. Bunun için çok çabaladık. Hatta bir ara yönetmen benden olur olmaz şeyler istiyor diye düşünmüştüm. Örneğin bir mektup yazıp Tahsin’in 20 yaşındaki haline ek hikayeler yazıp onun dilinden yazdım. Burada Tahsin’in karakterine dair güzel bir yolculuk yaptık. Çekeceğimiz sahnelerde olmayan hikayeler yazmak başta saçma gelse de sonrasında o işin öyle olmadığını anladım. Çok önemli aşamalardı, teşekkür ediyorum Ramin’e.

Gidemeyen bir adam olarak karşımıza çıkan Tahsin’in senaryosunu siz yazsaydınız sonu farklı olur muydu?

Çok güzel soruymuş:) Burada bir şeye inanmayı seçmek gerekiyor soruya yanıt vermek için. İdealize edilebilir bir ütopik bakış açısıyla ya da biraz daha mesaj kaygısıyla değil de, biraz yönlendirmek gibi bir yola gidebilir. Sinemanın da en iyi yaptığı şey bu değil midir? Biraz manipüle etmek…İzledikten sonra “aa evet bu doğru ben buna bir bakayım” dedirtmek izleyiciye. Ütopyaları sevmeye başladım ben ancak bu anlamda gitti ve mutlu oldu olmazdı benim yazacağım son. Gitti, mutlu geldi ama bir bedel öderdi ve bu bedel öncekilere benzemezdi. Baktığınızda film yine öyle bitiyor. Yani eski Tahsin olamayan bir adam… Sonrasını seyirciye bırakıyor Ramin. Bunun üzerine düşünmek gerek.

Filmi bir kenara bırakırsak Üsküdar’da işlettiğiniz KendisiBirMekan’dan söz edelim mi?

Bizim Çağla’yla birlikte Üsküdar’da oluşumunu gerçektleştirdiğimiz bizim için bir nefes alma, kaçmadan bulunduğumuz yerde bir şeyler yapmak adına keyifle başladığımız bir serüven. Boş bir mekandan şu anki haline geldi ve sanırım zaman doğruydu kendiliğinden oldu her şey. Atölyeler, etkinlikler, kitaplar… Keyifle devam ediyoruz:)

Zaman ayırdığınız için çok teşekkürler. Şunu da eklemek isterim, keşke şu soru gelseydi dediğiniz bir konu kaldı mı?

Aslında Ramin’in tarzıyla ilgili eklemek isterim. Sanat filmi olarak tanımlanan, ağır, ilerlemeyen, üç saatte bir şeyler anlatacağım kaygısından çok yüzeyde kalarak derine hareket halinde ulaşmak gerçekten harika. Bu anlamda projede yer aldığım için ben de çok mutlu olduğumu paylaşmak isterim. Teşekkürler…

İnceleme yazımız için linki de hatırlatalım…

https://blog.karmaturkiye.com/filmsoncikis/

Diğer Yazılar

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanıyoruz. karmaturkiye.com'u kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz.

Tamam