Ortak halüsinasyonlardan toplu halüsinasyonlara, bir gündüz düşü… Refik Anadol Makine Hatıraları: Uzay. Ahmet Berk Duman kaleme aldı.
“Yegane gerçek, yabancı gezegen dünyadır.”
(John Clute & Peter Nicholls, (der.), The Multimedia Encyclopedia of Science Fiction (v.1.0), İnteraktif CD-Rom, “Genre SF” maddesi, Danbury, Grolier Electronic Publishing, Inc., 1995; “J. G. Ballard” maddesi.)
Mekân, Karaköy-Kadıköy motoru, inceden bir boğaz kesiği, gürültüden arınıp motorun dalgalara kendini bıraktığı noktadayım. Zaman, âdeta insanın zihnini seyrelttiği bir gün ve telefonumdaki galeride kayıtlı manzaraların içinde kulaç atarken düşsel merceklerin içinden geçiyorum.
Algoritmanın gör dediğini sadece görmekle kalmayıp yanı sıra ziyaret edip bendenizi bekleyen ironik sona doğru yaklaşırken; yapay zekânın hayatı çerçeveye alıp insanlığın ortak mirasını öngörüsüyle işlediği veri madenini zihnimde sindirmeye çabalıyorum. Kadıköy Bahariye hattından Marmaray’a doğru geçen süredeki elli adım arasında gerçek hayat kimlik değiştirip kayıtlı verilerimle beraber bir hırsıza ilhâm kaynağı oluyor(!) Telefonum sahiplik ekini yitirip cismen yer değiştiriyor. Birkaç kurumun müşteri hizmetleri numarası ve bulut hesabı artık tek muhatabım. Sayılı birkaç saniyenin içinde gerçekleşen olayın ardından zamanın onda biri hızında içimde gerçekleşen bölünmeler panik atak krizi tadında ve bu yazının sözcükleri elbette bir ihbar kaydı değil!
Pilevneli Galeri’de yepyeni bir metropol deneyimi.
Refik Anadol, Makine Hatıraları: Uzay.
Bu girizgah, geçtiğimiz aylarda Pilevneli Galeri’de misafirlerine ücretsiz bir kent diğer bir ifadeyle metropol deneyimi sunan Refik Anadol, Makine Hatıraları: Uzay isimli serginin kıymeti sebebiyle…
Pilevneli Galeri’de kişisel anlamda geniş kapsamlı bir sanat deneyimi sunan ve bilinirliği etrafında bu kapsamlı sergisi etrafında soluksuz bir İstanbul macerası da yaşamış olan medya sanatçısı Refik Anadol kendisine ilhâm kaynağı olan İstanbul’a 60 yıllık NASA arşiv verileri etrafında baş döndüren bir macera yaşattı.
21. yüzyıl sanatı nazarında ne yerinde bir alıntı şimdi satıra ataçlanacak olan sözcükler: “Bugünkü yapay zekâ teknolojisi nesline “makine öğrenmesi” denmesinin bir nedeni var. Makineler, verilerden öğreniyor.” (“Geleceği Gören Makineler-Yapay Zekâ Ekonomisine Giriş”; Ajay Agrawal-Joshua Gans-Avi Goldfarb, (Çeviren) Mustafa Ürgen, İstanbul: Babil Kitap Yayımları, Birinci Basım, Kasım 2019, Sayfa: 63.) Los Angeles’ta bulunan Refik Anadol Studio ve NASA JPL birlikteliğinin diğer bir cümlesi, görsel olanın yapay zekâ yüzeyinde hem kavramsal hem de biçimsel çerçeveden hareketle çoklu açıdan analiz edildiği ve sınıflandırıldığı ortak halüsinasyonlardan toplu halüsinasyonlara bir gündüz düşü olmasıydı.
Yapay zeka veri heykeli mi?
Veri madenciliğinin bir ressamın paletindeki renk kuşağına benzetilmesi çok da yabana atılacak bir ifade değil. Pilevneli Galeri mimari açıdan Refik Anadol Studio’nun çatısı altından çıkan bu modern seyahatnâmeyi kendisini ziyaret eden misafirlerine uzayın hatırlattıklarının izdüşümleri etrafında soyut ve somut temsil ölçeğinde yanı sıra tarih ve bilgi odağında gezmeyi olanaklı kıldı. Pilevneli Galeri’de adımlarımız uzayın derinliklerini yapay zekâ ile sanatsal açıdan deneyimlerken, peki sergi binasının katları arasında yaşanan bu seyrüseferin iskeleti nasıl bir çizgiyi takip etmemizi olanaklı kılıyordu.
Sırasıyla bodrum kat Veri Tüneli; giriş kat “Hatıralar” başlıklı ilk bölümde Yapay Zekâ Veri Heykeli: ISS, Hubble, MRO; birinci kat, 2019 yılında Kuzey Amerika’da Refik Anadol’un yankı bulan sergi çalışmalarından olan ve “ilk yapay zekâ sineması spekülasyonu” Makine Hatıraları v.1: New York’un köklerinin devamı sayılabilecek “Düşler” başlıklı ikinci bir bölüme bir nev’i yapay zekâ sineması olarak açılırken fütürist görselini Makine Hatıraları v.2;asma kat Makine Halüsinasyonları: Sentetik Manzaralar – Mars; son olarak üçüncü kat ise Makine Halüsinasyonları: Hubble Rüyası, ISS Rüyası, MRO Rüyası adıyla konumlandırılmıştı. (“Makine Hatıraları: Uzay” Refik Anadol; (Metin) Pelin Kıvrak, (Grafik Tasarım) Efe Mert Kaya, İstanbul: Pilevneli Galeri – Rehber.)
Belki de bir “kültür evrimi” meselesi.
Pandemi sonrasındaki sanatın sınırlarında, fiziksel anlamda bedenlerimizden ayrıldığımız bir deneyim çok uzağımızda mı? Modernitenin ilk sosyoloğu Georg Simmel’in araladığı pencereden baktığımızda: “Hayat, salt biyolojik düzeyin ötesine geçip tin düzeyine doğru geliştiğinde, tin de kültür düzeyine yükseldiğinde, bir iç çatışma ortaya çıkar. Kültür evriminin tamamını, bu çatışmanın belirmesi, çözüme ulaşması ve yeniden ortaya çıkması oluşturur.” (“Modern Kültürde Çatışma”; Georg Simmel, (Çevirenler) Tanıl Bora – Nazile Kalaycı – Elçin Gen, İstanbul: İletişim Yayımları, Üçüncü Basım, 2005, Sayfa: 57.)
Yapay zekâ eliyle işlenen veri mühendisliği ve makinenin öğrenebilmesi bugünün sanatında ilhâmı ve fikri çatışmayı mümkün kılan bir referans sayılabilirken; ekibiyle stüdyosundaki çalışmalarında hayatın sanat yoluyla iyileştirilebileceğine inancı tam bir sanatçı olan Refik Anadol üretmeye devam ediyor.
Şüphesiz insanlığın ortak mirasındaki yaratıcı hareket kendi çağımızda da devinim hâlinde…
Son olarak, şöyle bir göz atmak isteyenler için…