Serhan Keskin; yani bizim İsmail Abimiz… Onun gerçekte var olmadığını bilsek de, haftada bir gün televizyonda böylesine iyi, saf, masum bir arkadaşı/abiyi izlemek çok güzeldi. En iyi kalpli dizi karakterleri arasına ismini yazdıran bu adamın hiç unutulmayacağı, o günlerden de belliydi. Hatta sık sık “laaps” diye akıllara düşüp; kâh güldürecek, kâh burun direklerini sızlatacaktı… Neyse ki, yeniden ekranlarda gördük onu!
Çünkü o en kral arkadaştı.
Arkadaşları için yapamayacağı bir şey yoktu; ölümle pazarlığa tutuşmak da dahil. Ölümle bile arkadaştı o! İnsan en kral arkadaşını unutur mu hiç?
Çünkü dedelerinin de üzerimizde büyük emeği vardı!
İsmail Abi’nin genleri malum… Bugün hayatımızı kolaylaştıran ne varsa hepsinde dedelerinin emeği var. Buna, şu an elinizde tuttuğunuz telefon da dahil!
Çünkü halası hepimizin komşusuydu.
Her dedikoducu komşumuz, onun ‘magazin gazeteciliğinin temellerini atan’ halasını hatırlatacaktı. Diğer halasının kulakları da, dağcılık sporuna verdiği emekten ötürü çınlayacaktı elbette sık sık…
Ekmek parası ve sigorta herkesin sorunuydu.
“Ne yapalım, ekmek parası…” cümlesini çokça kuracağız ömrümüzce maalesef. Sigorta hep sorun olacak, yol ve yemek insaflara kalacak. Yeni işler aranacak, sayın işveren beylerin olmadık kriterleriyle karşılaşacağız ve aklımızdan o soru geçecek: “Bu butona İngilizce mi basıyoruz, neden şart İngilizce?”
Çünkü Kireçburnu Sahili çok güzel!
Ve yolumuz oraya her düştüğünde, kuru yük gemilerine el sallamak geçecek aklımızdan…
Çünkü herkes aşk acısı çeker…
Ve onun sorduğu soruyu sorar: “Bu acı geçiyor mu?”
Çünkü gönüllere tercüman oldu.
Harlem Shake’i bilse ona da aynısını yapardı.
Çünkü hep ‘bir ses gelsin’ isteriz..
Boşluğa doğru bağırdığımızda bir dostun sesini duymak isteriz daima… Bu sesin geleceğini bilmek huzur verir.
Hem o nasıl söz öyle?
İnsan İsmail Abisini unutur muymuş hiç?
Leyla ile Mecnun, dijital kanalla yeniden ekranlara döndü. İsmail Abi ise unutulmaz bir karakter olmanın yanı sıra, hayatlarımıza eşlik etmeye devam ediyor.
“Senin ağzından çıkanla kulağının duyduğu bir mi?”