Pet Benatar’ın da söylediği gibi; Aşk bir savaş alanıdır. Samimi, sevgi dolu duyguları ifade etmek için askeri sözcüklerin böylesine kullanılması, aşkın yara alabilme ihtimali ile ilişkilendirilebilir. Dünyanın ilk aşk ve savaş tanrıçası Ishtar… Ve elbette, sevgilisi Tammuz. Eski Mezopotamya’da aşk, dünyevi düzeni altüst etme hususunda etkili bir güçtü.
Günümüzde Afrodit‘ten Wonder Woman‘a kadar, güçlü kadın karakterlerden etkileniyoruz ve bu durum en eski yazılı kayıtlara kadar uzanıyor. Ishtar, kayıtlara geçen ilk tanrıça olarak biliniyor. İsmi, Akkad dilinden geliyor. Ishtar, Sümerce Inanna olarak da biliniyor. Ishtar sadece aşkla değil, aynı zamanda ailevi sevgi, topluluklar arasındaki sevgi dolu bağlar ve cinsellikle de ilgili olarak tanımlanabilir.
Ishtar, sevgilisinin de yaptığı gibi intikam için savaşan bir tanrıçaydı. Güzelliği, aşk şiirlerinin konusu oldu ve öfkesi yıkıcı bir fırtınaya benzetildi. Fakat kaderini ve şansını şekillendirmesi, aynı madalyonun iki farklı yüzü gibiydi.
Ishtar ile ilgili en eski metinler, tarihteki ilk kadın şair olarak bilinen Enheduanna tarafından yazılmıştır. Enheduanna, güçlü Akad İmparatorluğu‘nu kuran Sargon‘un kızıydı ve aynı zamanda Ay Tanrısı’nın tapınağında rahibeydi.
Savaş alanında, tanrıçaların kaderleri belirleyebilme yeteneği onlara zafer kazandırırdı. Ishtar’ın gücü de, romantik talihleri değiştirebilirdi. Eski aşk büyülerinde, arzu edilen birinin kalbini kazanmak için Ishtar’dan yardım istenirdi. Ishtar, aşk şiirlerinde güzel, genç bir kadın olarak tanımlanır. Sevgilisi Tammuz da, onun gözlerinin güzelliğine, M.Ö. 2100’lü yıllara kadar uzanan bir edebiyat tarihi ile övgüyle iltifat eder.
Ishtar ve Tammuz, dünyanın ilk aşk hikayelerinden birinin kahramanlarıdır. Aşk şiirlerinde, onların tutkulu ilişkisi anlatılır ancak birçok aşk hikayesinde olduğu gibi onların da bu efsanevi aşkı trajik bir sonla biter.
Bu efsanenin en ünlü hikayesi, yazarı bilinmeyen bir metin olan “Ishtar’ın Yeraltı Dünyasına İnişi”dir. Bu metnin Sümer ve Akkad versiyonları vardır ve elbette her ikisi de çivi yazısıdır. Bu eski anlatı ancak 19. yüzyılda çözülebilmiştir.
Küçümsenmiş Bir Tanrıça
Ishtar’ın kocasının ölümündeki rolü, ona vefasız bir ün kazandırdı. İniş Efsanesi’nde ve başka yerlerde yoğun bir sadakat sergileyebiliyor ve vefasızlıktan ziyade, kocasının ölümündeki rolü onun muazzam doğasını gösteriyor.
Kadınlar ve intikam… Electra, Clytemnestra ve Medea gibi güçlü kadınların, ‘kafaya taktıkları’ kişiler üzerinde korkunç sonuçlar yarattığını biliyoruz. Antik Yunan ve Antik Roma’da intikama dair hikayelere defalarca kez şahit olduk. Bu tema, günümüzde de insanları büyülüyor.
Ishtar’ın antik efsanelerde intikam peşinde koşması, adalet ve evrensel düzenin sürdürülmesi ile ilgiliydi aslında. Aşk ve savaş… İkisi de kaos ve kafa karışıklığı yaratma potansiyeline sahip kavramlardı. Onlarla ilgili tanrıça ise, hem düzeni sağlamak, hem de düzeni bozmak için gerekliydi.
Ishtar’ın Mirası
Ishtar, Mezopotamya’da en popüler tanrıçalardan biriydi ancak günümüzde biraz geri planda kaldığını söyleyebiliriz. Ishtar’ın mirası, daha sonraki kültürel modeller üzerinde net bir biçimde görülebilir. Afrodit ve Wonder Woman gibi.
Çizgi roman geleneğinde Afrodit, Wonder Woman karakterini şekillendirmesiyle tanınır ve Afrodit’in kendi imajı Ishtar’dan etkilenmiştir. Bu bağlantı, Ishtar ve modern süper kahraman arasındaki ilgi çekici benzerlikleri kısmen açıklayabilir. Her iki figür de savaşçı olarak tanımlanır, bilezik ve taç takarak savaş alanını süsler. Sevgi, sadakat ve adalete karşı kararlı bir tavır sergileyen savaşçıları temsil eder.
Ishtar, diğer aşk tanrıçaları gibi eski cinsel ve doğurganlık ritüelleriyle ilişkilendirilirdi ancak bu tartışmalı bir konudur ve tanrıçanın diğer birçok büyüleyici niteliğini sık sık gölgede bırakır.
Dünyanın ilk tanrıçasını keşfetmek, Mezopotamya kültürüne ve çağlar boyunca süregelen aşkın gücüne ışık tutar. Tıpkı eskiden Ishtar’ın yaptığı gibi, günümüzde de aşkın her şeyi ele geçirdiği söylenir.
Yanlış mı?