Belgesel izlemeyi sever misiniz? Ama doğa belgeseli değil, yanlış anlaşılmasın; gerçek olaylar ya da birinin hayatını anlatan biyografik belgeseler… “Ne hikayeler varmış!” dediğimiz belgeselleri sevmez misiniz yoksa? Ya da “bu nasıl böyle oluyormuş ya” dediğimiz?
Tarihi tanıklıklara, sosyal problemlere, çözüm önerilerine, ortaya çıkmayan belgelere ve tüm bunlardan edindiğimiz yeni farkındalıklara dair bir tür: Belgesel.
Şimdi sizleri bu yazımızda sinema sektörünün en büyük ödül törenlerinden ödül alan belgesel filmlerle baş başa bırakıyoruz!
Citizenfour (2014)
NSA ve CIA’de çalıştığı dönemlerde edindiği çok gizli belgeleri basına sızdırdıktan sonra çok tartışılan ve ülkesine dönemeyen Amerikalı gazeteci Edward Snowden… Citizen Four takma adıyla gazeteci Laura Poitras’la iletişime geçme ve Hong Kong’da kendisiyle yaptığı röportajlar!
Poitras, otel odasında sürekli yayınlanan televizyon haberlerinin estetiğine zıt bir şekilde oldukça gerçekçi, çiğ bir kurgu ritmi yakalıyor ve gerçekten “perde arkası” olan bilgileri benzersiz bir soğukkanlılıkla aktarıyor.
Teldeki Adam (2008)
James Marsh’ın nefes kesici belgeseli, New York’un ikiz kuleleri arasına gerilmiş telin üzerinde yaklaşık bir saat dans eden Philippe Petit ve ona yardım eden arkadaşlarının anlatımları ile “yüzyılın sanatsal suçu”nu tüm heyecanıyla aktarıyor.
Yönetmen James Marsh’ın görüntüleri minimalist besteci Michael Nyman’ın müziğiyle birleşiyor ve bize, Petit’in korkusuzluğunun sersemletici izleme deneyimini yaşatıyor.
Ahtapottan Öğrendiklerim (2020)
Craig Foster, Güney Afrika’nın yosun ormanında yaşayan ahtapotla sıra dışı bir dostluk kurar. Onun dünyasına inip, aylarca hareketlerini izler. Ahtapotun güvenini kazanan Craig, onunla insan ile vahşi hayvan arasında bir bağ geliştirir.
İki farklı canlı arasında geçen anlık duygu değişimlerini kusursuz anlatıyor.
Benim Cici Silahım (2020)
Amerika’da son yıllarda boyutlarını daha net görmeye başladığımız silah kültürünü inceleyen sıradışı bir belgesel.
Belgesel, şiddet sahnelerini ve arkasında yatan ideolojiyi, oldukça güçlü bir mizah duygusuyla yumuşatıp zayıflatıyor. Farklı görüşlere yer vermeyi de ihmal etmiyor.
Woodstock (1970)
Bethel, New York’ta düzenlenen festivale 1969 yılında yaklaşık 450.000 kişi katılmıştı. 60’ların sonunda oluşan ruhun, belli bir kuşağın hayat tarzlarının ve düşüncelerinin oluşturduğu bir mikro-evreni burası. Bu belgeselin yönetmen koltuğunda Michael Wadleigh oturuyor.
Bir dönemin ruhunu kanlı canlı olarak sunan en yetkin belgesellerden biri.