Edebi ile akademik alanların gelgitli bir ilişkisi olduğu söylenir. Yazarlar ve akademisyenler birbirlerine antitezler olarak düşünülür. Peki, bu iki dünya arasında gerçekten de aşılamaz bir duvar mı örülüdür, bir köprü oluşturmanın hiç mi imkânı yoktur?
Karşılaştırmalı edebiyat alanındaki çalışmalarıyla tanınan Charles Coustille’in kaleme aldığı “Antitezler”, Koç Üniversitesi Yayınları’ndan (KÜY) çıktı. Ahmet Nüvit Bingöl’ün Fransızca’dan çevirdiği “Antitezler”, edebi ve akademik dünyaların karşılaştığı tarihsel bir soruşturma sunuyor.
Antitezler, edebi ve akademik yazıların “yazar tezi” gibi çok özel bir malzeme aracılığıyla nasıl karşılaştığını, yollarının nasıl kesiştiğini gözler önüne seriyor. Yazar tezleri söz konusu olduğunda, akademik çalışma edebi bir yatırım olamaz mı ya da edebi eser akademik araştırmadan ne derece etkilenebilir?
Mallarmé varoluşsal krizinden kurtulmak amacıyla dilbilimle ilgili bir teze başlamıştı; Péguy’nin tezi Sorbonne’a karşı uzun bir hakaretten ibaretti; Paulhan’ınki otuz beş yılı aşan bir süreye yayılmış sayısız müsvedde içinde kaybolmuştu. Céline, Macar bir doktora düzdüğü methiye arkasına belli belirsiz gizlenmiş otoportresini sunmuştu. Ve Barthes, tezin “erotik bir beden” olması gerektiğini ileri sürmüştü.
Üniversite ile edebiyat arasında, yazılmayı bekleyen bir tarihe –yazarların üniversiteyle ilişkilerinin tarihine– Fransa deneyimini merkeze alarak katkı yapmayı amaçlayan Antitez kitabı, edebi ve akademik dünyaların karşılaştığı ve birbirine meydan okuduğu tarihsel bir soruşturma sunuyor bize. Aynı zamanda tez yazımına dair, yazarların akademik normları ve biçimleri sorguladığı ve yazma hakkındaki tavsiyelerini damıttıkları bir anti-kılavuz bu.