Bazı romanlar vardır kendimizi iyi hissettirir bazıları ise okuduğumuzda bizi dehşete düşürüyor. Bu dehşete düşüren romanlardaki en önemli tür ise distopik romanlar. Peki bu distopyalar nedir ve neden bizde böyle bir his uyandırıyor. Önce distopyaların tarihine kısa bir göz attıktan sonra mutlaka okumanız gereken distopik romanları listeleyeceğim. Kemerlerinizi bağlayın, karanlık bir dünyaya adım atıyoruz!
Distopya Nedir?
Olmayan bir yer anlamına gelen Yunanca bir kelime olan Ütopyanın aslında bir antitezi olabilir. Ancak Distopya ve Ütopya tam anlamıyla zıt değiller ama yine de edebiyata yansımasında daha çok zıt iki kutup haline geliyorlar. Genellikle gelecekte bir dönemi anlatan distopik romanlar totaliter, antidemokratik ve baskıcı toplum düzenini konu edinir. Modern toplumu bekleyen karanlık geleceğe karşı bir uyarı niteliği taşırlar. İlk defa John Stuart Mill tarafından kullanılmıştır.
En İyi Distopik Romanlar, burada.
Distopyalar sinemada da karşılığını bulsa da en çok edebiyatın bir alt türü olarak karşımıza çıkıyor.
Biz – Yevgeniy İvanoviç Zamyatin
Bir devrimin ardından 26. yüzyıla gidiyoruz. Romanda insan doğadan ve hatta kendi benliğinden bile koparılmıştır. Biz haline getirilerek birey değil sadece toplumun bir parçası halini almıştır. Öyle ki artık isimler kullanılmamakta, en üstün bilim olan matematikten yararlanılarak her yurttaş bir sayı ile anılmaktadır.
Zamyatin’in en ünlü romanı olan Biz, 1920 yılında yazılmış olmasına rağmen yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında çıkmıştır. Distopik romanların ilk örneklerindendir ve pek çok romana da ilham kaynağı olmuştur.
Damızlık Kızın Öyküsü – Margaret Atwood
“Margaret Atwood’un başyapıtı feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü. bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin hikayesi.”
Kitabın arka kapağında yazan bu özet sanırım en güzel anlatısı.
Cesur Yeni Dünya – Aldous Huxley
Romanımızda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplum değiştirilmiştir ve oldukça değişik bir noktaya gelmiştir. Aslında yeni dünya oldukça iyi gibi, ancak göründüğü gibi değil. Her ne kadar insanlık pek çok açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok olmuş, tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlak olarak mutlu olduğu bir dünya olsa da ironik biçimde, tüm bu gelişmeler birey için çok önemli olan birçok değerin yok edilmesi, kaldırılması ile başarılmıştır. Aile, kültürel çeşitlilik vs gibi pek çok kavram yok olmuştur.
Körlük – Jose Saramago
Adı bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir şehrinde araba kullanmakta olan bir adam trafik ışıklarında beklerken aniden kör olur. “Beyaz körlük” hastalığının ilk kurbanıdır. Bu durum daha sonra salgın haline gelerek tüm topluma mal olur. Bu salgınla beraber paniğe sürüklenen toplumda ahlaki değerlerin hepsi çökecektir.